İslamiyetten önceki Türk mitolojisinde efsanelere konu olan mitleri ve kahramanlarını tanımaya devam ediyoruz.
20. Gün Han
Oğuz’un oğullarındandır ve ongunu
şahindir.
Gün han
Oğuzun göksel eşinden olan en büyük oğludur. Oğuz Kağan sembolik olarak
bulduğu altın yayı Günhan, Ayhan ve
Yıldızhan arasında pay eder ve kendisinden sonra hakanlık tahtını Günhan’a
bırakır. Günhan kendisi için altın bir çadır kurdurur ve kendi yönü olan sağ
tarafa kırk kulaç yüksekliğinde bir direk ve onun tepesine de altın bir tavuk
oturtur. Pelliot’a göre Günhan, Güneşi karşılar ve Güneş hanı anlamına gelir.
Altın hakanlara ait bir semboldür ve güneş altının alegorisidir.
Oğuz’un
oğullarındandır ve ongunu tavşancıldır. Türklerde yıldız bilgisi, çok
önemlidir. Geceleri zamanı öğrenmek için yıldız bilgisi, tek yol ve çaredir.
Türklerin göğün ilk ve ana yıldızları olarak gördükleri gezegenler ilk tanrısal
arketiplerdir. Yaradılışın başlangıcı ve temelidir.
Yakut Türklerine göre ilk insanı o
yaratmıştır. Eski Türkçede ürüng-beyaz, ayıg-yaratan, toyon-tanrı, efendi
demektir. Yakut Türklerinde beyaz yaratıcı diğer yaratıcı ruhların en
büyüğüdür. Kainatı o yaratmıştır. Dünyayı idare eden de odur. İnsanlara
yaratıcı gücü ve çocukları o verir. Yerin ve toprağın verimli olmasını o
sağlar. Hayvanların çoğalması ve bolluk onun sayesinde olur. Eliade aynı
tanrıya ata bey de dendiğini söyler.
İnsana kut
veren odur. Büyük efsane kahramanlarını yeniden hayata döndürerek ölümden
kurtarır. Bu yaratıcıya canlı beyaz at kurban edilir. Ürüng Ayıg Toyon, çok
saygı gösterilen, kutlu, nur yüzlü ve ulu bir varlıktır.
Su iyelerinin hepsi sularda yaşar. İnsanlara
zarar vermezler. Onların yaşadıkları sarayın girişi, nehirlerin derinliklerinde
bir taşın altındadır. Su sahiplerine Kazaklar, “su perisi”, Türkmenler “suv
adamı”, Özbekler “su alvastisi” derler.
Pınarlarda
yaşayan peri kızları, beyaz giyimlidirler ve cisimsiz varlıklardır. Kuş ve
yılan kılığına girebilirler.
Altay Türklerine göre, ağaç, ulu
ananın yaşadığı ve kahramanlara memesinden süt verdiği yerdir. Yakut Türklerine
göre Doğum tanrıçası Kübey-hatundu ve ağacın içindeydi. Kökünden hayat suyu
akıyordu.
Er Sogotoh destanında mitolojik bir
ağaç tasviri şöyledir. “Yarı beline kadar çıplak, alt tarafı ağaç kökleri
gibi,Orta yaşlı ciddi bakışlı bir kadın kabaran göğüslerinden süt verir.”
Mitlerde
çoğunlukla ağaç, ışık temasıyla ilişkilendirilir. Şaman dualarında ağaç, altınyapraklı, yetmiş yapraklı mübarek kayın olarak anılır.
Kübey hatun yani doğum tanrıçası da bu kayın ağacının içinde yaşar.
Yakutlar çift başlı kartala “öksökö
kuşu” derler. Türkçe “bürküt” kartal demektir. Bakır tırnaklıdır, sağ kanadı
ile güneşi, sol kanadı ile ayı kaplar. Ona gök kuşu da denir. Büyük kartallar
için Bürküt kelimesi kullanılır.
Çift başlı kartallar, gök
direklerinin veya kayın ağacının tepesinde tasvir edilir ve tanrı Ülgenin
sembolüdür. Çift başlı öksökö kuşu gökten yıldırım indirir.
Başkurt efsanesinde “Semrük”
adındaki kuş iki başlı kartaldır. Bu başlardan biri insan başı olarak da
düşünülür.
Türk mitolojisinde, ay ve güneşi
pençeleriyle tutan doğanlar görülür. Tuğ’lar bir boz doğan ile birlikte gökten
düşmüştür. Tanrıya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal bekler ve
tanrının sembolüdür. Bu kartallar gökten yıldırım indirir.
Türk
mitolojisinde çift başlı kartallar ve gün ve ay simgeleri ying ve yang
sembolüdür. Çinlilerin ying-yang sembolü olarak tasvir ettikleri kozmos ve
kozmosun dönüşünü, Türkler karşılıklı iki hayvan yada kartal koymak suretiyle
ifade etmişlerdir. Bu sembolik hayvanların döndükleri merkez, yer ve göğün
ortasıdır. Türklerin Yaruk-Kararıg ilkesini, göğü anlatan yuvarlak plakalara
sarılmış siyah ve beyaz kartallar temsil eder.
Yakut
Türklerinin inanışlarına göre Şamanlar yeryüzüne kartal ana tarafından
getirilmişlerdir. Er-Töştük destanında da kartal dişi olarak görünür. Kartal
Yakutlara göre Güneşin sembolüdür. Yakutlar analarının bir kartaldan geldiğine
inanırlar. Bundan dolayı Kartal “güneş kuşu” olarak da nitelendirilir. Kendi
küllerinden doğan phoenix daha genç olarak dünyaya gelir. Bu nedenle yeniden
doğuşu, ebedi hayatı, ölümsüzlüğü ve güneşin doğuşunu simgeler. Çin mitolojisinde de ateşi, sıcaklığı, hasat
mevsimini ve güneşi sembolize eder.
Oğuz Kağan’a yol gösteren ve
liderlik yapan kurt erkektir. Türeyiş destanındaki kurt ise dişi olarak
gösterilmiştir.
Göktürklerin
kurttan türeyişi ile ilgili destan Bahattin Ögel’in Türk Mitolojisi adlı eserinde
şu şekildedir:
“Göktürkler eski Hunların soylarından gelirler ve onların bir koludurlar. Kendileri ise Aşina (A-shih-na) adlı bir aileden türemişlerdir. Sonradan çoğalarak ayrı oymaklar halinde yaşamaya başladılar. Daha sonra Lin adını taşıtan bir ülke tarafından mağlup edildiler. Mağlubiyetten sonra Göktürkler, soyca yok edildiler. Tamamen öldürülen Göktürkler içinde, yalnızca on yaşında bir çocuk sağ kalır. Lin memleketinin askerleri, çocuğun çok küçük olduğunu görünce, ona acırlar ve öldürmezler. Çocuğun el ve ayaklarını keserek bir bataklığa bırakırlar. Bu sırada çocuğun etrafında bir dişi kurt peyda olur ve çocuğu besler. Bir süre sonra kurt hamile kalır ve bir mağaranın içinde on çocuk doğurur. Zamanla bu on çocuk büyür ve evlenir. Zamanla her birinden bir soy türer. Göktürk devletinin kurucularının geldikleri Aşina ailesi de bu on boydan biridir.
“Göktürkler eski Hunların soylarından gelirler ve onların bir koludurlar. Kendileri ise Aşina (A-shih-na) adlı bir aileden türemişlerdir. Sonradan çoğalarak ayrı oymaklar halinde yaşamaya başladılar. Daha sonra Lin adını taşıtan bir ülke tarafından mağlup edildiler. Mağlubiyetten sonra Göktürkler, soyca yok edildiler. Tamamen öldürülen Göktürkler içinde, yalnızca on yaşında bir çocuk sağ kalır. Lin memleketinin askerleri, çocuğun çok küçük olduğunu görünce, ona acırlar ve öldürmezler. Çocuğun el ve ayaklarını keserek bir bataklığa bırakırlar. Bu sırada çocuğun etrafında bir dişi kurt peyda olur ve çocuğu besler. Bir süre sonra kurt hamile kalır ve bir mağaranın içinde on çocuk doğurur. Zamanla bu on çocuk büyür ve evlenir. Zamanla her birinden bir soy türer. Göktürk devletinin kurucularının geldikleri Aşina ailesi de bu on boydan biridir.
Bazı edebi
metinlerde çirkin, saçları dağınık, avurtları çökmüş, güçlü kuvvetli ve uzun
boylu olarak tasvir edilir. Bazı mitolojik metinlerde ise, dünyadaki en güzel
kadından bin kat daha güzel olduğu anlatılır. Kazaklarda “cadı kadın” “küpe giren karı” anlamında
kullanılır. Baş al bastı, iri gözlere sahip, baştan aşağı demir giyimli ve
erkektir. Ulu ana yani ana tanrıça arketipinin olumsuz türevidir.Kazak
metinlerinde alnında tek gözü olan, iğrenç görünüşlü bir mahluk olarak tasvir
edilir. Albastı, Al karısı, genellikle kırmızı siyah uzun elbise giyer. En çok
sevdiği şey atların yelesini örmektir. Onu yakalamak için elbisesinin yakasına
bir iğne saplamak gerekir.
Loğusalara
musallat olan bu kötü ruh, al karısı, albastı, albis, almis, adlarıyla da
anılır. Albastı iki surette görülür. Sarı albastı ve kara albastı. Sarı albastı
sarışın bir kadın suretindedir. Bazen keçi ve tilki suretine de girer. Kara
albastı daha ağırbaşlı, ciddi, sarı albastı hoppa ve şarlatandır.
Tonga,
Kaşgarlı Mahmut’a göre leopar veya kaplan cinsinden bir hayvandır. Orta Asya
kaplanları Türklerin Bars dedikleri, Pars cinsinden hayvanlardır. Hun Pazırık
kurganında çok rastlanan bir figürdür. Roux’a göre, ismi genelde ”kahraman
erkek kaplan” şeklinde algılanmaktadır, ama ona göre Tunga “Sibirya panteri”
dir. Budist metinlerde “uzun saçlı tonga” tabirlerine rastlanması, uzun saçın
Alplik simgesi olmasını anımsatır.Uygur döneminde, Alp Er Tonga’nın ve başka
Türk beylerinin adı ve unvanı olarak yırtıcı hayvanların isimleri kullanılırdı
ve Alp’ler yırtıcı hayvan postu giymiş olarak resmedilirdi. Kaplan postu savaşa
giden Alpler tarafından zırh yerine giyilirdi ve savaşsembolüydü.
Roux’a göre, etügen / itügen yer
tanrıçasına verilen bir isimdir. Seyidov’a göre de Ötügen, devleti ve
hakimiyeti koruyan bir ilahedir. Cengiz han Ötügen’e “ötügen anamız” der.
Ayrıca bazı araştırmacılar, bir şaman ismi olan “utagan” kelimesinden
türediğini ve bu kelimenin Türkçe “döl yatağı” anlamına geldiğini söyler.
İtügen,
hayvanları ve toprak ile ilgili tüm ürünleri koruyan bir tanrıçadır. Aslında
yer tanrıçası, ile doğum ve üretim arasındaki bağ neredeyse evrenseldir.
Yakut Türkleri ateş tanrıçasını ak
saçlı bir kadın olarak görürler. Buryatlar ise, kırmızılar giymiş yaşlı bir
kadın olarak veya ateşin yalımıyla dalgalanan yeşil veya kırmızı ipekten kaftan
giymiş bir kadın olarak da düşünmüşlerdir. Bir başka şaman duasında da şöyle
tasvir edilir. “sen karanlık gecelerde, genç kızlar gibi saçlarını
dalgalandırarak oynuyorsun! Kırmızı ipekli kumaşlar sallayarak, genç al kısrak
üzerinde geziniyorsun”.
Ocak ruhu
dişildir. Evin tam ortası “evin kalbi”dir ve ocak yeri buradadır. Orta Asya da
Hunlara ait, üç ayaklı ve kutlu kabul edilen kazanlar bulunmuştur. Yakutlara
göre ilk ocağı Ülgen’in üç kızı yakmıştır. Yakutlarda ateş tanrıları yedi
kardeştir.
Radlof, boynuzları iki kürekli sığın
geyiği Altay Türklerinin ululadıklarını ifade eder.
Teleüt Türklerinde her şamanın bir
ruhu vardır. “bura”, “bur”, “pur” gibi çeşitli sözcüklerle ifade edilir ve
geyik anlamında da kullanılır. Geyik boynuzları Şamanların önemli
sembollerindendir.
Türklere, Ergenekona girişte,
Hunlara batıya göçlerinde dişi bir geyik yol gösterir.
Orta Asya
sanatında, yarı insan yarı geyik halinde gösterilmiş tasvirler vardır. Mitlerde
dokuz boynuzlu yada budaklı sigun geyikler de görülür.
Gök Kurt ve
Ak Geyik gökte doğmuşlardır. Kurt sürülerini idare eden kurtlara gök kurt,
geyik sürülerini idare eden geyiklere gök geyik denir. Bazı Türk halkları,
soylarının, kurttan bazıları geyikten türediğini kabul eder. Cengiz hanın ilk
ataları gök kurt ve dişi bir geyiktir. Gök kurt Türk mitlerinde özel bir yere
sahiptir, öyle ki Türkler kendilerine “göksel Türkler” anlamına gelen “Kök
Türk” adını vermişlerdir.
Hızır
anlayışı, Türklerde eski Türk düşüncesi ile bezenmiştir. Mitlerde kayın
ağacından inip, insanlara yardım eden ve çocuklara ad veren “gök sakallı “ veya
“aksakallı” ihtiyarlar görürüz.
Aksakallı yaşlılara ak-boz atlı tanıtması da eklenir. Altın sakallı “ay koca” olarak da tasvir edilir. Elinde hayvan başlı “çevgen” denen bir asa tutar, Ak-boz ata biner ve giyimi de aktır.
Aksakallı yaşlılara ak-boz atlı tanıtması da eklenir. Altın sakallı “ay koca” olarak da tasvir edilir. Elinde hayvan başlı “çevgen” denen bir asa tutar, Ak-boz ata biner ve giyimi de aktır.
En tanınmış
adları “bögü” ve “tengri” idi. Bögü Uygurca alim, filozof anlamında kullanılır.
Ayrıca büyücü sihirbaz anlamına da gelir. Kendisi savaşçı bir kağan değil,
filozoftur. Bügü Kağan, Mani dinini Uygurların resmi dini olarak kabul
etmiştir. Mani dinine mensup olanlar beyaz elbise giyerdi.
Göktürklerle
ilgili bir mitoloji de, Göktürklerin atalarından birinin, (ki ataları kurttur)
bir mağarada, ak geyik kılığına giren bir deniz tanrıçası ile ilişkisi olduğu
anlatılır. Göktürkler nesillerinin kurttan geldiğini söylemekle beraber
efsanelerinde dişi geyikte rol oynar. Dişi geyik bir ilahedir ve vücudundaki
lekeler yıldız işaretleri olarak görülür. Dişi geyik eski Hun anlatılarında yol
gösterici rolü oynar.
Tepegöz Kaf dağında yaşar çoban ve
peri kızının evliliğinden doğar. Annesi dişi bir Alageyiktir.
Tepegöz su üzerinde yüzen başı gözü
belirsiz bir ciğere benzetilir. Tepegöz bazen dişi bazen erkektir. Tepegöz tek
gözlüdür. Tepegöz’ün parmağındaki yüzüğü annesi takmıştır.
Altay Türk
destanlarında devlere yelbegen denir. Yelbegen insan biçiminde, çok büyük, üç
yedi veya on iki başlı siyah ve sarı renklidir. Güneş ve ay tutulması devlerin
yemesi olarak tanımlanır. Türk destanlarında devler atların düşmandır. Demir
yelbegen karaçam boylu, kara atlı ve çokmarlıdır.(çokmar hayvan başlı sopa veya
gürz asa sopa) Büyük kulaklı devler ise yeraltındadır. Dev anası denen dişi
devler de vardı. Alt dudağı yerde üst dudağı gökte olan devler Anadolu Türk
masallarında sık kullanılan bir motiftir.
0 yorum:
Yorum Gönder