Mitolojik Temel Bilgi ve Hikayeler

10 Ocak 2017 Salı

İskandinav Kozmolojisi





İskandinav mitolojisinin kozmolojisi yani olayların gerçekleştiği mekan kavramı, Cennet – Dünya – Cehennem şeklinde oluşturulmuş monoteistik dinlere kıyasla aşırı derecede değişiktir; dahası modern materyalizm, gündelik tecrübelerinizi yaşadığınız somut, görünür dünyanın dikkate değer tek gerçeklik olduğu şeklinde düşünür(veya daha güçlü kelimeler kullanmak gerekirse, varolan tek gerçekliktir).




Bunun yerine, İskandinav kozmolojisi, diğer kuzey Avrasya şamanik geleneklerle birçok ortak yön bulundurur. Kozmosun merkezinde, gizemli Urd kuyusundan yükselen büyük dünya ağacı, Yggdrasil(ig-dırah-sil) bulunur. Bu yüce ağaç, dallarında ve köklerinde, gözle görülmeyen değişik çeşitlerde yaratıklara ev sahipliği yapmakla birlikte, “doğal unsurlar” olarak isimlendirebileceğimiz insanoğlunu da içinde bulunduran, kozmosun “diğer taraflarını” ev bellemiş Dokuz Dünyayı taşır.





Midgard, insanoğlunun ve insan medeniyetinin evi,Asgard, Aesir kabilesinin tanrı ve tanrıçalarının dünyası,Vanaheim, Vanir kabilesinin tanrı ve tanrıçalarının dünyası,Jotunheim, devlerin dünyası,Niflheim, ilkel buz dünyası,Muspelheim, ilkel ateş dünyası,Malfheim, elflerin dünyası,Nidavellir/Svartalfheim, cücelerin dünyası,Helheim, aynı adlı tanrıça Hel’in ve ölülerin dünyası.





Bu dokuz dünyaya ilaveten, İskandinav mitolojisinde belirgin şekilde adı geçen, değinmeme değecek nitelikte birkaç mekan da bulunmaktadır:

Herkesin bildiği meşhur Valhalla, Odin tarafından seçilmiş üst düzey savaşçıların kendilerini buldukları yer,




Ginnungagap, yokoluşundan sonra döngüsel olarak olarak yeniden yaratılmadan önceki anti-kozmik boşluk,




Bifrost, Asgard ile Midgard’ı birbirine bağlayan gökkuşağı köprüsüdür.





Tüm bunlardan bahsettikten sonra, Midgard hariç, bahsettiğim bütün bu dünyaların görünmez, soyut mekanlar olduğunu, fiziksel dünyanın içinde veya altında bulunup çeşitli zamanlar ve mekanlarda çakıştığını ancak kesinlik belirterek herhangi bir fiziksel mekan ile tanımlanamayacaklarını belirtmemde fayda var.

Bu dokuz dünyanın ismini, sağ kalmayı başarmış dönem kaynakları açıkça belli etmese de, şu şekilde yeniden oluşturulmuştur:


Hristiyanlık öncesi İskandinav ve Cermen halkları, inanılmaz derecede büyük bir ağacın, gerçek anlamda dünyanın ortasında, inanılmaz derinlikte bir kuyudan yükseldiğine inanmamışlar; bunun yerine, bu kuyu ve ağacın gözle görülebilir bir olgunun gizli anlama sahip bir görüntüsü, yansıması olduğuna inanmışlardır. İskandinav mitolojisi bu sebepten ötürü, fiziksel dünyanın gerçek tanımlamalarının oluştuğu bir sistem yerine psiko-coğrafi ya da ruhani bir sınıflandırma sistemine tabidir.

6 Ocak 2017 Cuma

Eros'un Aşkı

Eski Yunancada aşk veya sevgi için kullanılan dört ayrı sözcük vardı:
AgapeErosPhiliaStorge. "Storge" aile sevgisini, "philia" arkadaşça sevgiyi, "agape" gerçek aşkı, "eros" ise tutkulu aşkı ifade ediyordu. 
"Eros"un (Eρως) "agape"den farkı, ilk görüşte duyulan aşkı, tensel çekimi, karşıdakini arzulamayı ifade etmesidir ki dilimize de yerleşmiş "erotik" sözcüğünün kökeni de odur. İşte Eros, Yunan mitolojisinin herhangi iki karakteri arasında bu çekimi ansızın oluşturabilen Yunan aşk tanrısıdır. 




Mitolojiye göre aşk tanrısı Eros'un kendi başından da bir aşk macerası geçmiştir. Gel gelelim, bu hikaye yukarıda anlattıklarım kadar bilinmez nedense. Eros ve Psyche (veya Psykhe) hikayesine M.S. 2. yüzyılda yaşamış Romalı yazar Apuleius'un, Altın Dal diye de bilinen Metamorfozlar adlı eserinde yer verilmiş, ama antik Yunan sanatındaki tasvirlerden öykünün aslında eski bir Yunan halk efsanesi olduğu biliniyor. 

Efsaneye göre Psyche, bilinmeyen bir ülkede yaşayan, eşsiz güzellikte bir prensestir. Psyche o kadar güzeldir ki onu bir kez gören erkekler tanrıça Afrodit'e tapınmaktan vazgeçerler. Afrodit bu duruma çok bozulur, oğlu Eros'a bu kızı dünyadaki en çirkin adama aşık etmesini emreder. Ne var ki Eros'un oku bu kez kendi yüreğine isabet etmiştir. 


Eros, Psyche'yi başka bir adama aşık edeceği yerde, kıza kendisi aşık olur ve meltem (batı rüzgarı) tanrısı Zephyros'un da işbirliği ile kızı yanına, kimsenin bilmediği bir saraya kaçırtır. 

Ölümlülerin bir tanrının yüzünü görmeleri yasak olduğu için Eros, kimliğini Psyche'den gizli tutar ve ona kendisine asla bakmamasını söyler. Birlikte oldukları oda bu yüzden her zaman kapkaranlık tutulmaktadır. 

Derken günün birinde Psyche, Eros'tan, çok özlediğini söylediği kız kardeşleri ile kendisini görüştürmesini rica eder. Eros buna razı gelir. Fakat saraya gelen kız kardeşler, görkemi karşısında küçük dillerini yuttukları sarayda yaşayan kardeşlerini ölesiye kıskandıkları için, Psyche'nin aklına olmadık kuşkular, meraklar sokarlar. Bir kahin, kızlara Psyche'nin kocasının bir canavar olacağını söylemiştir. 

Psyche işittiği bu laflar neticesinde içini kemirmeye başlayan meraka yenik düşerek bir gece, yanında uyumakta olan Eros'un yüzüne ışık tutar. Zavallı kız, gözlerinin önünde çirkin bir yılan değil de dünyanın en yakışıklı gencini görünce öylesine büyülenir ki aşkın verdiği dalgınlıktan, elindeki kandilden birkaç damla yağı Eros'un üzerine damlatır. Eros, büyük bir aldatılmışlık duygusu ve hayal kırıklığı içinde uyanır, durumu anlar anlamaz da sarayı terk eder. 

Kaybettiği aşkını dünyanın dört bucağında umarsızca arayan zavallı kız, nihayet durumu Afrodit'le konuşması gerektiğini kavrar. Güzellik tanrıçası, kızı sınamak için ona bir dizi güç, neredeyse olanaksız görevler ve işler verir. Yapılması istenen işler arasında, yerin yedi kat dibindeki Ölüler Ülkesine inmek gibi, öyle tehlikeli vazifeler vardır ki bir ölümlünün bu vazifeleri ölümsüzlerin yardımı olmaksızın yerine getirebilmesi mümkün değildir. 

Fakat Pscyhe kendisine verilen dört görevi de başarıyla tamamlar; Eros ve Psyche, bizzat tanrıların hazır bulunduğu bir evlilik töreni ile sonsuza dek birleşirler. Evet, sonsuza dek diyorum, çünkü törenden hemen önce Psyche'ye tanrılar tarafından ölümsüzlük şerbeti (ambrosia) içirilir. 

Eros ve Psyche'nin "Hedone", yani "haz" adında bir kızları olur. 

Apuleius'un öyküsünde geçen tanrı adları, Yunan tanrılarının Roma mitolojisindeki karşılıklarıdır elbette. Yani Eros, Cupid; Afrodit, Venüs; Zeus, Jupiter; Hermes, Merkür; Hedone, Voluptas adıyla geçer. Bir tek Psyche adı Yunanca orijinalindeki gibi bırakılmıştır. Psyche, aynı zamanda Yunan mitolojisinde insan ruhunun kişileşmişi olan bir tanrıdır. Bu hikayedeki Psyche'yi onunla karıştırmamak gerekir. 
Psyche, antik mozaiklerde, kocası Eros'la birlikte, kelebek kanatlı bir tanrıça olarak resmedilir. Bunun nedeni, "psyche" sözcüğünün bir anlamının da "kelebek" olmasıdır. Mozaiklerde bazen iki tane Psyche görülür; bu ikincisi herhalde Psyche'nin kızı Hedone olmalıdır.

Kaynak: http://yunanmitolojisi.com/tags/ask-tanrisi.html

2 Ocak 2017 Pazartesi

Antik Mısır'da Mumyalama

          

          Gelişmiş ve karmaşık bir ahiret inancına sahip olan antik mısırlılar, ölen bedeni ve ruhu, huzurlu bir ahiret hayatına hazırlamak için bir sürü ayin ve uygulama yapmışlardır. Bunlar içerisinden en çok mumyalama ve tahnit tekniklerine yoğunluk vermişlerdir. Tahnit tekniği; ölen kişinin bedeninin bozulmaması için yapılan bir takım işlere denir. Mumiya, Arapça ve Farsça’ da doğada bulunan katran ve karışımlarına verilen isimdir. Ölünün bedenini korumak için yapılan tahnit işleminde katran kullanılması mumyalama ile eş anlamlı olmasına sebebiyet vermiştir. Öbür dünyaya hazırlamak için yapılan mumyalama işlemi, sadece bunlardan ilkidir.




          






                        Mumyalama işlemi ilk olarak ölü yıkanır. Burundan sokulan aletler ile beyin çıkartılır. Göz ve ağız boşlukları keton tamponlar ile doldurulup göz kapakları kapatılır. Rahip tarafından habeş adı verilen keskin opsidyen ile bedenin sol tarafı açılarak, içindekiler tamamen boşaltılır ve kanopik adı verilen vazolara yada çömleklere konur. Boşaltılmış olan karın kısmı ve kadınların göğüs içine, hurma şarabı ve aromalı bitkilerle temizlenmesinin ardından, kokulu mir, tarçın, soğan ve reçine ile karıştırılmış ağaç talaşı yerleştirilir ve açılan yerler tekrardan dikilir. Net- jeryt denilen Kahire dolaylarında bulunan natron tozu sodyum karbonat ya da sodyum klorit ile karıştırılan madde içinde, soylular 272 gün, normal insanları için ise 40 ile 70 gün arasında bekletilirdi. Bunun nedeni organik yapının korunup nemin absorbe edilmek istenmesidir.  

(Kanopik Vazolar)

Pandora'nın Kutusu

Pandora (Antik Yunanca : Πανδώρα) "tanrılar armağanı" anlamına gelir. Yunan mitolojisinde ilk kadının, Zeus tarafından insanlığı cezalandırmak için hazırlandığına inanılırdı.

Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora'yı eş olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir.

 

 
 

Günümüzde Pandora dendiği anda ilk akla gelen ifadelerden birisi olarak kutu gelmektedir. Hollywood filmlerine de konu olmayı başarmış olan Pandora’nın kutusu ise, efsaneye göre Zeus’un Pandorayla evlenen Prometheus’a düğün hediyesi olarak verilmiştir. Aslında bu düğün hediyesi bir kutu değil topraktan yapılmış bir kavanoz’dur.

Kutu olarak anılmasının nedeni ise çeviri hatasından kaynaklanan bir durumdur. Kutu olarak anılan fakat aslına çömlek görünümlü topraktan yapılmış bir kavanozu ifade eden ve de filmlere de konu olmuş olan bu düğün hediyesindeki gizem ise, Zeus’un bu hediyenin asla açılmaması gerektiğini söylemesidir. Böylece bu düğün hediyesi gizemli bir hal almıştır. Zeus’un bu hediyenin açılmamasını söylemesinin nedeni ise, bu kavanozun içinde kötülük olmasıdır.





Eski Yunan Medeniyetinin en ünlü efsaneleri arasında yer alan Pandora efsanesinde oldukça ilginç bir özellik kendini göstermektedir. Bu ilginç özellik ise, içerisinde oldukça büyük bir kötülük olan düğün hediyesini Prometheus’un değil, Zeus’un intikam almak için yaratmış olduğu Pandora’nın açmasıdır.

Pandora merakına yenik düşmüş ve düğün hediyesini açmıştır. Bundaki en büyük neden ise, Pandora’nın hediyedeki gizemin peşine düşmesidir. Efsaneye göre kavanozun kapağı açıldığında kavanozda saklı duran kötülük dünyaya yayılmaya başlar. Bunu Pandora fark eder ve hemen kavanozun kapağını kapatır.





Bu durum, efsaneye farklı bir boyut kazandırmaktadır. Çünkü Pandora Zeus tarafından intikam almak için yaratılmıştır fakat o, kötülüğün yayılmasını kavanozun kapağını tekrar kapatarak engellemeye çalışmıştır.

Pandora’nın merakına yenik düşerek kavanozu açması, kadınların merak duygusunu temsil etmektedir.

Bu efsaneyle ilgili farklı söylentiler de mevcuttur. Pandora kavanozu açtığında kötülüğün bütün dünyaya yayıldığı da söylenmektedir. Bu tür farklı söylentiler mevcut olsa da, Yunan mitolojisinde oldukça önemli bir konuma sahip olan Pandora, kavanozu açtıktan sonra kendine düğün hediyesi olarak verilen kavanozun içine esir olarak girmiş ve kavanozun içerisinde esir olmuştur.


 




Bütün dünyada bilinirliliği ve popülerliği oldukça fazla olan ve Hollywood filmlerine de konu olmayı başarmış Pandora’nın efsanesi, bu şekilde mitolojideki yerini almış durumdadır.

Copyright © Mithos-Logos

Kaynak: Blogger | Tasarım Düzenleme ve Türkçeleştirme: Şahin KILINÇ

Sayfa Başına Dön